Anayasa Değişecekse Onu da Biz Değiştiririz

Bir önceki yazımızda Sayın Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilememesini konu etmiş ve “Toparlanın Seçime Gidiyoruz” demiştim. Bu yazıyı bitirirken de “Şimdi önümüzde yeni bir süreç var. Ak Parti ve Anavatan Partisi bir takım anayasa değişiklikleri yaparak seçime gitmek istiyor. Bakalım oligarşi ne diyecek; yoksa “anayasa değişecekse biz değiştiririz; seçim yapılacaksa ona da biz karar veririz” mi diyecekler…” demiş ve üç nokta ile sonlandırmıştım, yazımı.

Aradan geçen sürede anayasa değişiklikleri yapıldı ve Sayın Sezer’in onayına sunuldu. Sayın Sezer de tabiatı gereği 15.günün son saatlerinde değişiklik tasarısını Meclise iade etti. Hatta imzayı ne zaman attığı bile tartışıldı. Tatbikat gereği İzmir’de bulunan Sayın Sezer’in vetoyu neden 8 saat geç açıklattığı tartışma konusu bile oldu. Neyse konumuz vetoya kimin imza attığı değil. Tekrar Meclisten geçen tasarının ilk maddesi 366 oy aldı. Hesaplanmış bir şey miydi bilinmez ama bütün bunları düşünenler ve buna kafa yoranlar işi tesadüfe bırakmazlar gibi geliyor bana. Diğer maddeler ve genel oylama 367 ve üzeri oy alarak Cumhurbaşkanına gönderildi. Şimdi Cumhurbaşkanının önünde iki yol var ya kabul ya da referandum.

Ben şüpheciyimdir. Baştan beri Ak Partiye anayasa değişikliği yaptırmazlar diyordum. Esasında Cumhurbaşkanı ilk oylama sonucu yapacağı vetoyu 4 Haziran sonrasına bırakır diyordum ama zamanında veto ederek meclise göndermesi beni yanılttı. Ama şimdi CHP bu ilk madde 366 oy aldığı için Anaysa Mahkemesine gidecekmiş. Gitse bunu da % 100 kazanır. Belki parti meclisine gitse bu kadar umutlu olmazdım ama Anayasa Mahkemesi bunu ya emir telakki ederek ya da tehdit unsuru sayarak lehte karar verir. CHP lideri Deniz Baykal “Anayasa Mahkemesi 367’ye gerek yok derse Türkiye çok tehlikeli bir çatışmaya sürüklenecektir” dememiş miydi? Bu Anayasa Mahkemesini ne kadar etkiledi bilinmez ama bu sefer de karar lehe çıkarsa şaşırmamak lazım. Başbakan “milletvekillerine Ankara’dan ayrılmayın ne olur ne olmaz” demiş, boşa çaba. Anayasa Mahkemesi bu sefer hemen karar vermez belki de cumhurbaşkanını bekler; o ne yapacak diye. Tabi yetkisiz ve görevi dolan Cumhurbaşkanı için kimse bir şey demiyor, nedense. Oysa bu Cumhurbaşkanının görev süresi 15 Mayıs gece yarısı sona erdi.

Bu arada Genelkurmay Başkanımız da boş durmuyor. Çeşitli vesilelerle hükümeti sıkıştırıyor. Ankara’ya atılan bomba sonrası ''Şimdi bunu her büyük şehirde bekleyebilirsiniz... Olur demiyorum ama büyük şehirlerde böyle şeyleri yapabilirler'' demez mi? Yüreğimizi ağzımıza getirmeye yetti de arttı bile.  Kuzey Irak'a müdahale için hükümetin tavrı kollanıyor. Irak’a müdahale edilirse belki de Amerikanın saplandığı batağa biz de saplanıp kalacağız. Bu sayede seçimler de yapılamaz herhalde. Demokrasiye erken veda etmiş olur muyuz bilmem. Ama unutulan bir şey var ki seçimler ertelenirse bu hükümet ve meclis göreve devam etmeyecek mi? Görev süresi dolan Cumhurbaşkanından sonra bir de görev süresi dolan meclis ve hükümet; ne demokrasi değil mi? Girmek için çırpınıp durduğumuz Avrupa Birliği ne der bu işe bilinmez. Bir de stratejik müttefikimiz ABD. Ne o şaştınız mı; ABD’nin hoşuna gitmez mi böyle bir durum!

Nerden bakılırsa bakılsın iki tarafı da pis bir değnek elimizde ve biz abdestimiz bozulmasın diye dikkat edip dururken; sanki hakim güç “ tek parti dönemi yöneticilerinden Nevzat Tandoğan'a atfedilen bir sözü anımsatıyor. Tandoğan'ın, "Bu ülkeye komünizm gelecekse, onu da biz getiririz" dediği söylenir ya onun gibi bir şey kulağımıza fısıldanan. “Sizin neyinize anayasayı değiştirmek; değişecekse onu da biz değiştiririz” diyor meşum bir ağız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mahalli İdareler Secimi ve Ortaya Çıkan Haksızlıklar

Giresun Dernekçiliğinin Serencamı…

Giresun İzcileri Buluştu…